|
|
 |

Yusuf Ziya Leblebici’nin iki kitabı birden çıktı
Yusuf Ziya Leblebici’nin yeni kitabı beklenirken, iki kitabı birden çıktı.
“Kan Davası” ismini taşıyan kitabında sosyal içerikli şiirlere ağırlık veren Leblebici, “Kör Olayım” isimli kitabını da sevda şiirlerinden oluşturdu.
Nihat Behram, Ekrem Ataer, Ayşe Egesoy, Şahturna, Ozan Şiar ve Şair Yusuf Ter’in önsözlerini yazdıkları kitaplar, “Memleketim” isimli kitabında olduğu gibi Yön tarafından hazırlandı.
KİTAP ÖNSÖZLERİ
Halk kültürüyle bilenmek...
Yusuf Ziya Leblebici kardeş için bu cümle düştü dilime..
Çünkü böyle bir duyguyla tanımlamak istiyordu kendini.
Gurbetin 'demirbaşı' arkadaşım, değerli halk ozanı Emekçi, bir gün 'halk kültürüne gönülden bağlı gençlere verdiğin destek, yaptığın en hayırlı işlerden' demişti..İtiraf etmeliyim ki, halk kültürüne gönül vermiş kardeşlerimizle tanıştıkça, her birinden bizzat ben zengin duygular edindim.
Yusuf Ziya'yla, tipili fırtınanın araçları bile salladığı bir gün, özellikle Kars'tan, Anadolu insanının yoğunlaştığı Güngören'de buluştuk. O kısa buluşmada soluk almaksızın konuştuk.. Sanki çok uzun yılların dostuymuşuz gibi..Oysa ilk kez görüşüyorduk..Bu birden yakınlaşmanın nedeni ruhlarımızı emzirmeğe çalıştığımız kaynağın aynı kaynak olmasıydı. Ben o buluşmadan, yeni bir dost edinmenin zenginliğiyle ayrıldım..Ruhunu halkının kültüründen emzirmeye çalışan bir dost, sevgisini, hasretini, özlemlerini, kısacası insani duygularını halkının kültürüyle bilemeye çalışan bir dost..
Günün yirmidört saatinde sayıları yüzleri aşan TV kanallarından üstümüze kozmopolitizmin kusulduğu, insani bütün değerlerin son hızla yozlaştırıldığı, arabeskin, magazinin, her türlü pespayeliğin son hızla köpürüp mayalandığı bir ortamda daha da önem kazanıyor halkın kendi öz kaynaklarına yönelmesi..'Avrupa 13.yüzyıl feodalizminin karanlığını yaşarken Anadolu'da Yunus Emre gibi bir güneş vardı' dedim Yusuf Ziya Leblebici'ye. Bugün aynı Batı bu kez emperyalizmin vantuzlarıyla coğrafyamızda kan içiyor. Daha da önem kazanıyor, kendi güneşlerimizden ruhumuzu emzirmemiz..Pir Sultan'dan Dadaloğlu'na, Köroğlu'ndan Karacaoğlan'a öfkemizin, sevinçlerimizin, sevdalarımızın, umutlarımızın, düşlerimizin bileği taşlarında, insan olmanın anlamına doğru bilenmemiz.. İstanbul'un bir kenar semtindeki bir halk kurabiyecisinde, çay içip bunları konuştuk Yusuf Ziya Leblebici ile..Bu buluşmanın anısı da bu satırları oluşturdu..Herşey, halktan insanlara özgü sadeliğiyle kendiliğinden oldu..
Nihat BEHRAM
Bu ülkenin dağı taşı şair diyen az söylemiş bence... Gün yok ki elime yeni bir şiir kitabı geçmesin ve gün yok ki umutlar yeni şairlerle bir kez daha tomurcuklanmasın.
İşte onlardan biri sevgili Yusuf Ziya. Kah filistin'de bir gerilla, kah teğmen Kubilay, kah Nene Hatun, fabrikada işçi Yusuf...
Bazen Türk,bazen Kürt, kimi zaman sünni, kimi an alevi. O aslında kocaman bir şiir bence... Tüm ayrılıkları, farklılıkları, renkleri, tavırları içine sarmalayan kocaman bir şiir... İnsanın insana kulluğuna başkaldırmış bir şiir. Bu şiir böyle yazılırsa ne farkı kalır ki insanın insandan...
Hadi Yusuf kardeş yolun açık ola...
Unutma ki YOLUN YOLUMUZDUR...
Ekrem ATAER
İşte bir Yusuf Ziya Leblebici klasiği daha…
“Memleketim” isimli kitabıyla, şiir dilini nasıl kullandığını, süslü kelimelerin inadına, anlaşılır bir dil ve akıcı şiirlerini gördüğümüz Leblebici, şu anda elinizde tuttuğunuz “Kan Davası” isimli kitabında da, yine kendi yaşadıklarını değil, halkın dilinden isyanları, ağıtları ve sevdaları anlatmış.
Düz yazıların bile karşımıza şiir olarak çıkarıldığı günümüzde, öylesine içten, böylesine reel ve böylesine tabandan tavana giden dizeleri görmek çok sevindirici.
Yusuf Ziya Leblebici, sadece şiiri yazıp kenara çekilmiyor. Çeşitli etkinliklerde ve radyo programlarında da güzel yorumla-ıyla bunları sunuyor.
Gazeteci kimliği ile şiiri harmanlayan ve pek çok ödülle onurlandırılan Yusuf Ziya Leblebici’ye yazım hayatındaki serüveninde kolaylıklar diliyorum.
Gönlünü şiire bu kadar çok yaklaştırdığı için de sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Ayşe Egesoy
Sunucu-Yorumcu
Gazeteci-Eğitmen
Sanatçı , şair beslendiği kaynağı olduğu yerde bırakmayan, başka yerlere, tenden serlere taşıyandır... Sanat, şiir...paylaşımdır, in-anaşmadır...
Yusuf Ziya Leblebici`de dizelerini paylaşan, sözü, öze dökenlerdendir... utlu, umutlu, aydınlık yarınlar adına; karanlıkların inadına!...
Turnaların kanadında şiir, türkü, bestelerimden bir demet yolluyorum Yusuf Ziya Leblebici dizelerine...Erek, yürek sentezinde...
Günümüzden geleceğe köprüler kuracak şiir erbaplarına en içten sevgilerimle, şiir, türkü tadında...
Aşık Şah Turna - Almanya
Umutsuz, hayali bir sevda yerine; karanlıkları aydınlığa çıkarma yolunda yanıp kül olmak,,,Kerem, Mansur misali, yürek timsali!...
Mesele , yaşarken ölü sanatçı yazar olmamaktır.
` Dünya`dan göçünce, şanı, canı yaşatacak olan insanlığa kalıcı eserler bırakabilmektir.
Yusuf Ziya Leblebici umudun, direncin, pak sevgilerin şairidir.
Nice güzelliklerde, havayı, davayı ve devayı beraber solumak ve yeni şiirlerde buluşmak adına!..
Şiir, türkü tadında kalın, umudunuz solmasın!...
Ozan Şiar / Almanya
Yusuf Ziya Leblebici'yi kısa zamanda tanımanın onuruyla...
Yusuf Ziya ile kır kokusu, sevda konusu ve topluma mesaj veren şiirleri ve yazıları sayesinde tanıştım.
Okudum; okudukça kendi farklılığındaki stilini de keşfetmeye çalıştım.
Çalıştıkça; derinleşen anlatımında çok güzel vurgular işleyen şair yazar olarak gördüm. Şiirlerinde, kaleminin dik, bazen yufka, bir içim su tadında bıraktığı sözler gördüm.
Sevgili Yusuf Zıya Leblebici dostumun bundan sonraki şiirlerini ve kitaplarını okuyucusu ve dostu olarak bekliyorum…
Şair Yusuf Ter / İsviçre
Bizi hayattan koparmaya çalışanlara inat, umutla girdik kolkola yarınlara doğru…
Umut bizim ekmeğimiz ve aşımızın dışında, anamız oldu bizi doğuran. Çünki analarımız da dün, bu günlere umutla yol alıyordu…
Yani, umut nefes, umut yaşamın diğer adı.. Umutlarla sürdük düşüncelerimizi ve şiirler yetiştirdik dünden bu güne ve yarınlara doğru…
Hep demişimdir, “Şiir, kalemin kahkaha atması veya kusmasıdır” diye… Bana göre, bunların akıcı bir dille dizeleşmesi bu sanat dalını daha da güzelleştiriyor. Geçmişten ağıtlar-destanlar, bu günden sevdalar-isyanlar ve gelecekten umutları şiire taşımak şairin ana ideali olmalıdır. Şairin her zaman için dizelerinde ağır bir yük vardır. O dizeleriyle birlikte “umut” daima sırtındadır ve böyle de olmalı…
Yazılan bütün eserler, ortaya atıldıktan sonra bunların sahipleri okuyuculardır. Onun için kendi yaşadıklarımızın tersine, halkın dili, halkın yüzü olmalıyız ki halk, şiirleri okudukça kendini bulmalı….
Yusuf Ziya Leblebici
|
|
 |
|
|
|
|